İstediğimiz özgüvene sahip olsaydık, şu an yaşamımızda ne gibi farklılıklar olurdu?
Çoğu insan yeterince özgüvenli hissetmediği için hayallerinden, isteklerinden vazgeçer ve karşısına çıkan birçok fırsatı da kaçırır. Çok istediğimiz bir iş için görüşmeye gidememekten tutun da karşı cinsten birine ondan hoşlandığımızı söyleyememeye kadar hayatı birçok yönden sınırlandırıcı etkisi vardır. Peki bu kadar etkisini hissettiğimiz ve üzerinde durulan özgüven kavramını gerçekte ne kadar iyi biliyoruz?
Özgüven; kişinin kendini tanıması, kabullenmesi, kendine değer vermesi ve tüm bunlarla birlikte hayat felsefesine ve amaçlarına göre yaşayabilmesidir. Statik bir durum değildir, koşullara ve durumlara göre değişkenlik gösterir. Ayrıca, tam anlamıyla özgüvenli ya da özgüvensiz olarak kendimizi tanımlamak da çok uygun olmayabilir. Çünkü kendimize güvenmediğiniz alanlar olduğu kadar güvendiğimiz alanlarda mevcuttur.
Özgüven ile ilgili önemli noktalardan birisi, biz özgüveni bir amaç için isteriz. Yani, hayatımızdaki bir şeyleri değiştirebilmek ve daha farklı şeyler yapabilmek için istediğimiz düzeyde özgüvene ulaşmaya çalışırız. O yüzden öncelikle, daha çok özgüven istememizin altında yatan amaçlarımızı doğru bir şekilde belirlememiz gerekir.
Diğer önemli bir nokta ise emin olma hissidir. Biz yapmak istediğimiz şeyler için kendimizden tam olarak emin olmayı ve o işe başlayabilmek için istediğimiz özgüvene sahip olmayı bekleriz. Bu yanılgılardan biridir. Çünkü kendimizden ya da bir başkasından tam olarak emin olamayız. Her zaman da bir işe kendimize güvenerek başlayamayız. Çoğu kişi özgüveni güçlü bir emin olma duygusu zanneder. Yani korku hissetmeme, başaracağından emin olma, kendinden şüphe etmeme… Özgüveni bir his yerine aksiyon/davranış olarak tanımlamak daha doğru olacaktır. Yani güvenme ve inanma aksiyonu. Öncelikle belirlediğimiz amaçlarımız doğrultusunda kendimize güvenme ve inanmayı tercih etmeli, harekete geçmeliyiz. Sonrasında güven duygusu beraberinde gelecektir.
Amaçlarımızı belirledik. Harekete geçtik. Fakat bu sürece biz de özgüven eksikliği oluşturan birçok durum da eşlik edecektir. Bunlardan en önemlisi düşüncelerimizdir. Gerçekçi olmayan yüksek standartlarımız, kendimizi sert bir biçimde yargılamamız… “Başarısızım, yapamam, yeterince iyi değilim, daha sonra yaparım, her şey ters gidecek, elime yüzüme bulaşacak vb.” gibi kendimizi hatalı ve eksik olarak değerlendirmek ne işimize yarıyor? Kendimizi yargılamak yerine davranışlarımızı değerlendirmek istediğimiz noktada ilerleyebilmemiz için bize daha fazla katkı sağlar. Korku duygusuyla fazla meşgul olmak da bizde özgüven eksikliği yaratabilir. Çoğu insan özgüvenin korkusuzluk olduğunu, korkunun bizi geri çektiğini ve olmaması gereken bir duygu, zayıflık belirtisi olduğunu düşünür. Fakat korku çok temel bir duygudur. Belirli alanlarda kendine güvenen insanlar korkularını bastırmaya çalışan değil korkularını kabullenip bu doğrultuda ilerleyen insanlardır. Düşünce ve duygularımıza yönelik farkındalık kazanmak ve onlarla olan ilişkimizi gözden geçirmek yararlı olabilir. Özgüvenim yok diyen çoğu insanın yapmak istediği şeyler için beceri ve tecrübe eksiliğine sahip olduğu da görülmektedir. Bir şeyi öğrenmek ve daha iyi yapar hale gelmek için pratiğe dökmek, daha farklı bir koşulda denemek, sonuçlarını değerlendirmek ve eksikliklerini tamamlamak gerekir.
Özgüven eksikliği yaratacak daha birçok faktör olmasına rağmen kontrolümüzde olan alanlar üzerinde çalışarak sağlıklı bir özgüven inşa edebiliriz.
Bu konuda ayrıntılı bilgi veya destek almak isterseniz iletişim kısmından randevu talep edebilirsiniz.
KAYNAK: Harris, R. (2019). Özgüven boşluğu. Diyojen Yayıncılık.